anadoluverumelimedya.com

İYİ Parti iktidar olursa FETÖ davaları ne olacak

Rafael Sadi / Odatv

Reklam alanı

16.11.17-6

Eski CHP İzmir Milletvekili, İYİ Parti Sözcüsü Aytun Çıray’la yeni partisi üzerine bir röportaj gerçekleştridik. Çıray’la son röportajımızda CHP’den istifası üzerine konuşmuştuk. Şimdi ise, Çıray, tüm samimiyetiyle İYİ Parti ile ilgili sorularımıza cevap verdi.

Rafael Sadi: İYİ parti, MHP gibi AKP’nin yanında olacak mı?

Aytun Çıray: İYİ Parti Türkiye’nin AKP açmazından çıkmasını sağlayacak iktidar adayı olan bir parti olarak bunu aklından bile geçirmez. Sayın Erdoğan’ın hedeflerine hizmet edecek türden bir simbiyotik ilişkiyi zûl addederiz. Bu eşyanın tabiatına ve İYİ Parti’nin varoluş amacına tamamen aykırıdır.

Sadi: İYİ parti, dış siyasette uzmanların yolundan mı gidecek, yoksa “ustaların” yaptıklarını mı yapacak? Komşularımız ile kavga devam mı edecek, yoksa “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini benimseyecek misiniz?

Çıray: Değerli Sadi, İYİ Parti dış politikada Cumhuriyetin kurucu ruhunun ve ilkelerinin en özlü ifadesi olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinin tam bir takipçisi olacaktır. Bu ilke, ideolojik radikalizminin fanatik hayalciliği içinde kendilerine stratejik bir derinlik vehmedenler tarafından küçümsenerek reddedildi. Bu reddin Türkiye’nin başına hangi çorapları ördüğüne hep birlikte tanık olduk. Türkiye tam bir yalnızlık içinde Ortadoğu bataklığına gömüldü. Dış siyasette uzmanlarla, “ustaların” “monşerler” diye küçümsedikleri klasik dönem diplomatlarımızı kastediyorsanız, evet tam da öyle olacak. İYİ Parti tam 15 yıldır ziyan ettiğimiz, Cumhuriyet diplomasi geleneğini canlandıracak; Türkiye’nin dış politikasını radikal ideolojilerinin tehlikeli tasavvurlarıyla yönlendirenlerden kurtaracak. Türk Milletinin 250 yıllık medeniyet yolculuğunun istikametine yeniden sokacak. Bizim bu konudaki ustalarımız başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyetin kurucu kadroları ve onların dış politikalarını hayata geçiren Dışişleri geleneğinin mensupları. Onların politikalarını güncelleyerek takip edeceğiz.

Sadi: Sağ’a sol’a “Eyy Amerika, eyy Almanya” mı diyeceksiniz, yoksa dış siyaset uslubunda olması gerektiği gibi konuşarak ve uzlaşarak mı davranacaksınız?

Çıray: Bu sorunun cevabını sanırım bir önceki sorunun cevabıyla otomatik olarak vermiş oldum. Biz “güya esip üfüren” ancak etkisiz bir dil kullanmayacağız. Bizim dilimiz Dışişlerinin nezaket dolu geleneksel diplomatik ama etkili dili olacak. Dış politikayı iç politikaya pazarlamaya çalışan bir görgüsüzlüğü ve kabalığı Türk Milleti hak etmiyor. Milletimize yapılan bu haksızlığa son vereceğiz.

Sadi: Terör örgütleri ve ofislerini Türkiye Cumhuriyeti sınırları içnde barındırmaya devam edecek ve “Hamas” terör örgütü liderlerine “Kardeşim” diyecek misiniz?

Çıray: Türkiye kurucu ruha ve değerlerine onları yeni koşullara uyarlayıp güncelleyerek dönmek zorunda. Biz İYİ Parti olarak kurucu realizmimizin ilkesel pragmatizmine uygun davranacağız. “Hamas” ve benzeri organizasyonlara bakışımızda –bu ifadelerimin altını çiziyorum- AKP iktidarlarına gelinceye kadar sağduyunun yolunu seçeceğiz. Meral Akşener cumhurbaşkanlığındaki İYİ Parti yönetiminde dış politikaya daima sağduyu ile bakılacak.

5. Meral Akşener’in cumhurbaşkanlığını vurgularken, bu sistemin sürdürüleceğini herhalde ne ima ediyorsunuz, ne de kastediyorsunuz?

Çıray: Kesinlikle hayır. Çünkü biz, 16 Nisan şaibeli referandumuyla bir sistem değil, bir rejim değişikliği yaşandığını, yani Türkiye’nin tam kanunsuzlukla karşı karşıya bırakıldığını biliyoruz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti esasen Atatürk başkanlığındaki bir Meclis hükümeti tarafından var edildi. Meclisin bu statüsü bizim milli haysiyetimizdir. Sözde “lütuf” denilen 15 Temmuz fırsatçılığı ile Yüce Meclis iyice battallaştırılıp, bir tek adam devleti tesis edildi. Bu rejim elbette süremez, sürmeyecek de! Ama maalesef 2019 Seçimlerine bu şaibeli referandumla sözde milletin onayını almış değişikliklerin yürürlükte olduğu bir vasatta gideceğiz. Genel Başkanımız Meral Akşener hanımefendi bu durumda Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olmak için yarışacak ve Allah’ın izni Türk Milleti’nin kahir ekseriyetinin onayıyla Cumhurbaşkanı seçilecek. Biz de belli bir takvim dahilinde Yüce Meclise onurlu statüsünü yeniden kazandıracağız. Mutlak kuvvetler ayrılığının sağlandığı bir anayasal rejim bizim Türk milletine vaat ettiğimiz en büyük projemizdir. Bu bizim tarihsel misyonumuzun en şerefli hayati unsurlarından birincisini bu oluşturacaktır.

Sadi: Kürdistan konusunda  neler yapacaksınız? Kuzey Irak kürdistanının bağımsızlığı konusunda endişeleriniz nelerdir? Endişe varsa tabii…

Çıray: Kuzey Irak’taki Kürt Bölgesi’nin siyasi ve idari statüsü bildiğiniz gibi İkinci Körfez Savaşı sonrasında Irak halkının yüzde altmışının katıldığı bir referandumla kabul edilen 2005 Anayasası’nda tanımlanmıştı. Bu Anayasa’ya göre Irak“egemen, bağımsız ve federal bir devlettir.” Anayasa buna uygun olarak “Irak devletinin bütünlüğünü garanti ettiğini” de deklare etmektedir. Barzani’nin “bağımsızlık ilânı” için oldubittiye getirerek yaptığı referandum 2005 Irak Anayasasının, yani Irak’ın mevcut rejiminin kurucu belgesinin açık ihlaliydi. Yalnız bir not olarak belirtmeden geçemeyeceğim; AKP Hükümeti ne yazık ki Barzani ailesi ile şahsi ilişki kuruş biçimiyle Barzani’yi cesaretlendirmiştir. Irak Merkezi Hükümeti’ni yok farz ederek IKBY ile bir takım özel ilişkiler kurmuştur. Seçim ve referandumlarda Barzani ailesinin ülkemizdeki akrabalarının oyunu alabilmek için ne gibi pazarlıklar yapıldığını bilmiyoruz. Yani burada da dış politikanın Sayın Erdoğan ve AKP’nin seçim hesaplarına kurban edildiğini görüyoruz. Bu yanlışlar yapılmasaydı Barzani’nin böyle bir referandumu yapmasını siyasi olarak önleyebilecek önleyebilecek tek ülke Türkiye’ydi. AKP siyasetleri Güneydoğu’daki birçok vatandaşımızı incitti ne yazık ki! Biz bunları onaracağız. Bizim asıl endişemiz Irak Anayasası’na aykırı olan referandumun bir dizi yeni gerilimi, çatışmaları ve ne zaman sonlanacağı bilinemeyen husumetleri tetiklemesiydi. Nitekim öyle oldu. Türkiye’de ortaya çıkaracağı komplikasyonlardan endişeleniyor musunuz? Hayır. İnanın biz İYİ Parti olarak bundan artık neredeyse hiç endişelenmiyoruz. Çünkü Türkiye şu andaki defolu demokrasisine rağmen bir çekim alanıysa ve başı derde giren bize sığınmaya çalışıyorsa… Biz sadece kendimize olduğu gibi komşularımız için de, uluslararası anlaşmalara riayeti, anayasal devleti ve her ülkenin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Teröre karşı ortak tavır alınmalı diyoruz. Yoksa vatandaşından “Ülkesini bölecek” diye şüphe eden bir devlet olmaz. Üstelik bizim Kürt asıllı vatandaşlarımız dünyadaki ve bölgedeki gelişmeleri takip eden insanlardır. Onlar Ortadoğu’da yaşanan iç savaşları, IŞİD ve diğer radikal Selefi terör örgütlerinin vahşet eylemlerinin sonuçlarını gözlemleyip değerlendirmektedirler. Hepsinin hafızasına Aylan Kürdi adlı Suriyeli çocuğumuzun ölümsüz ölümü kazınmıştır. Onlar ne kendilerinin, ne de bölgedeki diğer milletlerin bu tür ıstıraplarla karşılaşmasını, hiçbir şeyin bir Aylan Kürdi etmeyeceğini çok iyi takdir etmektedirler. Başta Genel Başkanımız Meral Akşener olmak biz İYİ Partililer, vatandaşlarımız gibi hissediyor ve düşünüyoruz. Bizim tek endişemiz var: kendini nasıl tanımlarlarsa tanımlasın tüm Türk vatandaşlarının ve sınırlarımızın ötesindeki bölge insanlarının iyilikleri! Kuzey Irak Kürt Bölgesindeki yöneticilerle de bu samimi duygularımızı ve düşüncelerimizi paylaşacağız. Herkes artık Ortadoğu’da etkili ve örnek olacak olan bir Türkiye’nin Müslüman Kardeşlerin uzantısı olan bir Türkiye olmadığını görmelidir. Ortadoğu’da ve dünyada etkili olacak olan Türkiye; mutlak kuvvetler ayrılığının olduğu, lâik demokrasisi gelişmiş bir Türkiye’dir. Hedefimiz odur! IKYB referandumu sonucunda yaşananlar herkese ders olsun ve bu ders de halisane hedefimizi bölgedeki tüm unsurların anlamasının vesilesi olsun.

Sadi: Kuzey Suriye Rojava Kürdistanının özerklik kazanması ve olası bir Irak Kürdistanı ile birleşip yarın Türkiye’den toprak isteme ihtimali mevcutmudur?

Çıray: Tabii siyasi olarak Büyük Kürt Birliği’ni savunan irredantist hareketler ve tarafları her zaman olacaktır. Amacımız onların marjinal unsurlar olarak tutmaktır.  Bunu zorla değil, sınırlarımız veya dışındaki bölge insanlarının doğal mutluluk arzularına cevap vererek yapmaktır.

Bu bakışımızı fazla romantik olarak nitelemeyin diye hemen ilave edeyim: dışarıdan gelecek olan toprak bütünlüğümüzü ve huzurumuzu bozacak tehditlere de misliyle cevap veririz. İçeride ırkçı, irredantist unsurların siyasi hareketlerini PKK gibi silahla teçhiz etmeye kalkıştıkları her teşebbüse, bütün vatandaşlarımızın ortak iyiliği ve mutluluğu için meşru silahlı cevabımızı vermekten asla kaçınmayız, kaçınmayacağız! İrredantist ırkçı terör organizasyonları bizim kolayca baş edebileceğimiz oluşumlardır; PKK gibi en silahlısı ve silahlandırılmışı bile olsa! Biz terörden bıkmış bölge halkının huzur, güvenlik, demokrasi ve zenginlik taleplerini biliyoruz. Barzani sonrasının en etkili siyasi figürü olarak beliren Neçirvan Barzani’nin de Kuzey Irak Bölgesindeki Kürt halkında da baskın olan bu eğilimleri takdir ve temsil ettiğini biliyoruz. Bunu da IKYB‘nin ilişkilerini yeniden tanzim etmek için önemli bir şans olarak değerlendiriyoruz.

Sadi: Ekonomi çok iyi değil, bu konuda neler yapabileceksiniz? “Enkaz devraldık” diye söyleyip, daha fazla vergi mi koyacaksınız? Emekliler ve İşçiler için neler düşünüyorsunuz?

Çıray: Milletin ekonomisi ne yazık ki çok çok kötü! Makyajlanan tüm istatistiki veriler bunu gizlemeye yeterli değil. AKP’nin ekonomiye makyajı akıyor. Üretim ekonomisini tekettikleri için vergi toplayamıyorlar. Durumu kurtarmak için dolaylı vergilere bel bağladılar. Yani zamlara… Her benzin istasyonu vergi dairesi gibi çalışıyor, 114 liralık motorin için 115 lira vergi alıyorsunuz. Bu zulüm. Zulmün zirve yaptığı nokta. Üstelik bu arada iyi görünmek ve göstermek için israfınıza bir dakika bile ara vermiyorsunuz. Devlet ricalinin kullandığı uçak sayısı artık hafızaları bile zorlayacak kadar çoğalmış. Olağanüstü lüks araç envanteri ise akıl almaz boyutlarda. Saraylara yenileri ekleniyor. Biz durumun vahametinin tamamen farkındayız, nedenlerini de biliyoruz. Ekonomik çıkış programımızı “Enkaz devraldık, yeni vergiler koyacağız” gibi aşınmış bir formüle sıkıştıramayacağımızı biliyoruz. Değerli Sadi, saygın bir Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz önderliğindeki ekonomi kadromuzun hazırladığı program İYİ Parti’nin en güçlü yanlarından biri olacak. Çünkü 15 yıllık AKP iktidarlarında üretim dinamikleri adeta yok edildi; üretici olanlar basbayağı cezalandırıldı. Buna başta mülkiyet güvencesi olmak üzere, hukuki anayasal garantilerin ortadan kaldırılmasını ilave edin. Ekonomi ancak anayasal ve hukuki mülkiyet, sermaye ve yatırım güvenliğinin kusursuz bir şekilde tesis edildiği yerlerde kendi doğal dinamizmi içinde gelişir. Aksi halde sıcak paraya, vur kaç finans hareketlerine ve insafsız, adaletsizliği pekiştiren dolaylı vergilere muhtaç hale gelirsiniz. Bu da esasen yıkımın kendisidir; ardında adeta enkaz bile olmayan bir yıkım. Emeklileri ve işçiler başta bütün çalışan kesimleri bu yıkımın ortasında çaresiz bırakmamak için her ne gerekiyorsa yapacağız. Ekonomik üretimi ve gelişmeyi merkeze alacak programımızı ve projelerimizi buna göre şekillendirmeye kararlıyız. Bu konuda hem kendi tarihsel tecrübelerimizi, hem de başka ülkelerde efektif biçimde uygulamaya konmuş programları dikkate alacağız…

Sadi: Milli eğitim mi, yoksa dini eğitim mi? Daha fazla laiklik mi, daha fazla taassup mu?

Çıray: AKP iktidarlarının belki de en yıkıcı politikaları eğitim alanında yaşandı. Pisa Direktörü  Andreas Schleicher’in “öğrettikleri artık gereksiz” tespiti eğitimimize ilişkin belki de en gerçekçi, ama aynı ölçüde en trajik tespit. AKP iktidarlarının aslına bakılırsa eğitimi çağa uyarlamak ve toplumsal olarak çok daha fayda üretir kılmak gibi bir meselesi belki de hiç olmadı. Onların tek derdi medeni kurucu değerlerle savaşmak ve eğitimi de bu savaşa alet etmekti. Bugün bunun çok feci neticeleriyle maalesef karşı karşıya kalmaya ve yüzleşmeye başladık. Yaratıcılık bizim için artık bir reklam spotunun klişe ifadesi oldu. Oysa insanlık bilgide tarihsel bir sıçrama noktasına geldi ve bu noktanın sonuçlarını da yaşamaya başladık. Biz İYİ Parti olarak bunun tamamen farkındayız ve şu an eğitimde yegane hedefimiz AKP’nin çocuklarımıza ve gençlerimize kaybettirdiği yılları telafi edecek politikaları hayata geçirmek! Sorunuzu bu çerçevede düşünüp cevaplamaya çalıştım.  Biz birçok mesleğin tarihe karışmak üzere olduğu bir çağa girdiğimizin bilincindeyiz. Eğitim politikalarımızı da bu bilinçle kurguluyoruz.

Sadi: Polis ve asker içinde FETÖCÜ avına devam mı yoksa devlet nasıl işleyecek ?

Çıray: 15 Temmuz 2016 tarihi şüphesiz siyasi tarihimizin en karanlık, en korkunç cürmüdür. Bir dinci şebeke, sonu 15 Temmuz’la biten, işgale yönelik eşi benzeri görülmemiş uzun vadeli sinsi planlama yapmış. 12 Eylül 2010 referandumu bunlar için milât! Ondan sonra HSYK’yı ele geçirip Türk ordusuna operasyon yaptılar ve 15 Temmuz’da 250 vatan evlâdını şehit ettiler. Bu hıyanet operasyonunu aydınlatmak için özel bir çaba harcamamın sebebi de şehitlere olan borcumdur. Bu şebeke ne yazık ki AKP iktidarlarının işbirliğiyle adeta devlet olmuş. Ancak 15 Temmuz FETÖ Darbesi’yle samimi olarak mücadele eden tek AKP’li Sayın Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, buradan “başkanlık” denilen bir fırsat çıkarmaya çalışınca mücadele akamete uğradı. Nereden anlıyorsun, dersen. Mücadeleyi sulandırmaya çalışan bazı davalardan. Siz Emin Çölaşan, Uğur Dündar ve Necati Doğru’dan FETÖ’cü imal etmeye kalkarsanız, FETÖ’cülerin “Bu davalar kurmaca,” iddialarını beslersiniz. Bana göre 15 Temmuz FETÖ Darbesini Araştırma Komisyonu çalışmalarının tam ortasında“başkanlık rejimi”ni ortaya atanlar atarafından battal kılındı. Tabii asıl sorumluların araştırılması ve açığa çıkarılması süreçleri sağlıklı yaşanmayınca iş darbe dönemlerinde dahi şahidi olunmayan bir kıyım ve tasfiye sürecine dönüştü. Öyle ki kurunun yanında yaşların değil, sadece ‘yaşların’ yanma ihtimalinin yükseldiğine şahit olduk. Çok büyük miktarda mağduriyete yol açıldığına tanık oluyoruz. Bu mağduriyetlerin sebep olduğu intiharlar ve diğer insanlık dramları ayrı bir facia. Türkiye at izinin it izine karıştığı feci bir dönemden geçiyor. Bunu önlemenin tek yolu var: hukukun üstünlüğünü tesis etmek ve yargının bu ilke doğrultusunda çalışmasının koşullarını sağlamak. Biz İYİ Parti olarak hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını hem de çok güçlü bir şekilde tesis etmeye kararlıyız. Adaletsizliği çözecek başka bir yol olduğunu da düşünmüyoruz.

Sadi: Hukuk ve yargı ne denli işleyecek ve birileri bu sistemden ayıklanacak mı ve nasıl ayıklanacak?

Çıray: Hukuk, hakların ihlalinin önlenmesini ve haklar ihlal edildiği zaman bunun kanunlar yoluyla telafi edilmesini sağlayan kurallar sistemidir. Bu sistemin sağlıklı çalışmasının temel şartı hukukun üstünlüğüne ve tam bir kuvvetler ayrılığına dayalı anayasal rejimdir. Türkiye 15 yıllık AKP iktidarları ve FETÖ’nün yargıda tam bir hakimiyet kurması sonucunda maalesef hukukun sağlıklı işlemesini sağlayacak yargı kurumunu kaybetti. Biz İYİ Parti olarak FETÖ’cü yargı mensuplarının hukukun selameti açısından yargıdan tasfiye edilmesinin tam destekçisiyiz. Hakim ve savcılarımızın ezici çoğunluğuna güvenimiz tam. HSK Başkan Yardımcısı’nın iyi niyetli gayretlerini görüyoruz. Ancak savunduğumuz iki temel ilke tam kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünün objektif mekanizmalarını oluşturacağız. Kanunları uygulamayan, iktidarların emrine giren hukukçuların da yine meslektaşları önünde hesap vermesini sağlayacağız.

Sadi: Basın ne denli özgür kılınacak? Hapisteki gazeteciler ne zaman çıkacak?

Çıray: İYİ Parti iktidarının ufukta kesin bir şekilde yükseldiği anda basın kendini saraydan özgürleştirmeye ve kaybettiği sesini kazanmaya başlayacak. Hapisteki gazeteciler temel özgürlüklerini yeniden elde edecekler. Genel Başkanımız Meral Akşener hanımefendinin Cumhurbaşkanı olması ve parlamenter sistemin yeni anayasayla birlikte yeniden ihya edilme süreciyle birlikte ise ifade ve düşünce hürriyetinin en temel göstergelerinden olan basın özgürlüğü mutlak anlamda anayasa güvencesine kavuşacak!

Sadi: Yunan adalarını geri alacakmısınız?

Çıray: Değerli Sadi, bununla herhalde Midilli veya Sakız gibi hiç kimsenin Yunanistan devletinin egemenlik alanında olduğundan şüphe duymadığı adaları kastetmiyorsunuz! Ancak şu anda Türk karasuları ve egemenlik alanı içinde oldukları kesin bazı adalarımıza Yunanistan devleti tarafından el konmuş veya işgal edilmiş durumda. Buna İYİ Parti iktidarında dur denileceği çok açık! Evli evine köylü köyüne dönecek.

 

 

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.