anadoluverumelimedya.com

Türkiye’de tarım arazileri neden hedefte

Gülümser Heper / Odatv

Reklam alanı

Tarım sektörü bağımsız bir sektör değil, sağlık başta olmak üzere insanı ilgilendiren diğer sektörlerle yakından ilişkili. Bu nedenle sorunlarına geniş bir pencereden bakmak zorundayız. Türk tarımı bugün çok sayıda olumsuz problemlerle karşı karşıya. TUİK verilerine göre tarım arazilerimizi hızla kaybediyoruz, son 10 yılda ekilen ve dikilen tarım alanlarının yaklaşık yüzde 10’unu, çayır ve mera alanlarıyla toplam tarım alanlarının ise yüzde 6,4’ünü kaybettik.Tarımsal ekonomi %12’den % 8’e geriledi. Petrol endüstrisi, tıbbı, eğitimi bitirdiği gibi tarımı da bitirmek üzere.

Bu sektörün temel sorunları şunlar: Su sorunu problemi gittikçe derinleşmekte, su kaynaklarının boşalma hızı yerine konma hızından fazla. Arıtma tesisi bulunmayan sanayi kuruluşları, yeraltı sularını da, nehirleri de, havayı da kirletti. Sulanabilen tarım arazisi ve modern sulama sistemleri kullanımı düşük. Toprak erozyonu ve kalitesinin bozulması diğer bir sorun. Topraklarımız hızla çölleşiyor, hem bitki hem hayvan anlamında biyolojik çeşitliliğimiz azalıyor. Konsantre yem bitkileriyle hayvan besiciliği, çevre sorunlarıyla birlikte insan ve hayvan sağlığını bozuyor. Tarım politikası çevre problemlerine ilaveten gıda kalitesi ve güvenilirliğini bozdu. Besleyiciliği azalan toksisitesi artan gıdaların nedeni tarımda kullanılan kimyasallar. Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan antibiyotikler toprağın ve insanın mikrobiyolojik florasını değiştirdi. Antibiyotik direnci yakında kitlesel ölümlere yol açabilecek kadar ciddi bir sorun. Tarımda girdi maliyetleri yüksek. Tarımsal mazottan alınan özel tüketim vergisi üretimin rekabet koşullarını ortadan kaldırarak hem tarımı hem hayvancılığı bitiriyor. Yerli tohumumuz yok edildi, üretiminde tamamen dışa bağımlıyız. Gıda sektörümüz genetiği değiştirilmiş tohum ve ürün pazarı olmuş durumda. Genetiği değiştirilmiş tohumla yapılan tarımsal faaliyetlerin üretimi artıracağı tezi iflas ettiği gibi bu üretimde kullanılan aşırı gübre ve kimyasal toprağı iflas ettirdi. Çiftçi eğitimi ve uygulamaları eksik. Çiftçinin ürününü doğrudan veya minimum sayıda aracı kullanarak pazarlama şartları oluşmadı.

Ancak sorunlar burada bitmiyor. Tarım sektöründeki sorunlara bir yenisi eklendi. Bu sorun tarımda kayıpların geri dönüşüm şartlarını tamamen ortadan kaldıracak kadar büyük.Ziraemperyal tarım politikalarının saldırısı artık topraklarımızın işgali boyutuna ulaştı. Bu sorunu tarımsal arazilerimizi uluslararası firmalara pazarlanması olarak tanımlayabiliriz. Şu an pazarlamanın şartları yavaş yavaş oluşturuluyor.

Tarımı teşvik adı altında şahıs ve hazine arazilerinin kiraya verilmesi fevkalade hassas bir konu. Bir devrim gibi sunulan projenin kısa sürede topraklarımızı çölleştirip bir avuç kum yığını teslim alacağımızı bilen sayısı az. Süreç o kadar hızlı ki gereken kanunların oluşması için beklenmemiş. Yönetim ve tasarrufu Maliye Bakanlığı’na ait tarım arazilerinin topraksız ve yeterli toprağı olmayan çiftçilere kiraya verilmesi tebligatlarıyla iş kotarılıyor. Faydalandıkları kanunda arazi kiralama ön şartı o bölgede yaşayan ve toprağı olmayan köylüler olmasına rağmen artık büyük uluslararası firmalar arkasına Türk isim ve şahısları alarak bazen ona da ihtiyaç hissetmeden topraklarımızı kiralıyorlar.

Türk Tarımının ve çiftçisinin yüksek ÖTV, yem ve gübre fiyatlarıyla bitirildiği bir anda topraklarımız pazara açıldı. En ciddi uygulamalar bize geri satılan tohumların üretimiyle başlamış durumda. TİGEM toprak pazarlama işini doğrudan yürütüyor. TİGEM’in yerli ve yabancı firmalara açtığı yerler çoğunun sulama alt yapısı olan verimli ovalarımız. Ucuz iş gücü de zaten hazır.Köylümüz Mehmet’in, Ahmet’in Yaşar’ın hakkı olan arazilerde onlara düşen tek pay ırgatlık.

Yüzyılın ikinci yarısından sonra uygulama alanı genişleyen ve modern tarım olarak isimlendirilen yöntemler tüm dünyada toprağın muhtevasını değiştirdi; çayırlık araziler buğday başta olmak üzere tek tip ürünlerle kaplandı. Buğdayın sarı ışığı insan eliyle yaratılan en büyük felaket oldu. Toprağın üst katmanında kurumuş toprak doğal rüzgarlarla havalanarak toz bulutlarına neden oldu ve kuraklık derinleşti. Tek tür bitki florası olması kısa sürede toprağı bitirerek verim düşüklüğü yanında ürünün besleyiciliğini kaybetmesine, vitamin mineral kaybına neden oldu. Kimyasal tarım ürünleri artık zehir saçıyor, bu tür topraklar iflas etmiş durumda. Tarım politikaları sonucunda önemli miktarda karbon topraktan çekilmiş ve havaya ve suya transfer edilmiş. Karbonun toprak yerine havada ve suda olması fayda yerine zarar. Kimyasallar toprağı bozmakla kalmıyor aynı zamanda arıları, kelebekleri, diğer flora ve faunayı öldürüyor. Kimyasal ve tek tür tarımın yapıldığı yerlerde ekolojik sistem neredeyse çöktü.

Kimyasal tarımın topraklarında yaptığı hasarın farkında olan emperyal dünya artık kendi topraklarını daha fazla kirletmek istemiyor. Biyolojik toparlanma için en az bir elli yıla ihtiyaçları var. Çözüm olarak ta bizim gibi ülkelerin topraklarını kirletirken ucuz iş gücünden ve su kaynaklarımızdan faydalanmak istiyorlar. Tarımsal mazotta özel indirimden faydalanacaklar mı bilemiyoruz.

Avrupa ve Amerika’nın gelecekteki tarım politikası lokal bahçeciliğin önünü açmak üzerine kurgulandı. Hayvancılıkta meraların kullanıldığı klasik döneme geri dönüleceği mutlak. İyileştirici tarım politikaları zaten bir zorunluluk.

AKP Tarım Bakanı’na şunu hatırlatmak gerekir. Topraklarını yok eden bir ülke aslında kendini yok etmektedir. İnsanın kendi vatanının topraklarını emperyal tarım politikalarına açması evinin banyosunu sokağa açması gibidir.

 

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.