anadoluverumelimedya.com

Esad, Türkiye için en büyük ‘koz’dur

Rafet Ballı / Aydınlık

Reklam alanı

1.12.17-7

Yıl: 1991 Sovyetler Birliği yıkılmış… ABD artık tek süper güç.

Irak lideri Saddam hesapsız. Kuveyt’i ilhak eder.

ABD fırsatı kaçırmaz. Irak’a savaş açar.

Turgut Özal: Çankaya’daki en muhafazakar isim.

Küreselleşmeci liberalizmin Türkiye şubesi.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda o oturuyor.

Şaşırtmaz: Seçimini Amerika’dan yana yapar.

Sebebi: Kazanan tarafta olmak.

Hedefini açıklar: Bir koyup üç alacaktır.

Güya: Kerkük petrollerinin vanası Türkiye’ye geçecektir.

***

Sonuç: Birinci Körfez savaşı çıkar.

Irak devletini acze düşürür ABD.

Ülkeyi üçe böler: Kürt, Sünni ve Şii diye.

Bölünmenin jandarması da hazırdır: Çekiç Güç.

Bu gücün asli kuvvetleri: ABD, İngiltere ve Fransa.

Türkiye’ye biçilen rol: Çekiç Güç’e ev sahipliği yapmak.

***

Yani: Türkiye, komşusu Irak’ı değil Batı’yı seçmiştir.

Irak: Türkiye eliyle, Türkiye üzerinden bölünmektedir.

Çekiç Güç: 1991’den 2003’e kadar görev yapar.

Bu dönemde kimler başbakanlık koltuğuna oturur?

Sırasıyla: Mesut Yılmaz (3 kere), Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Gül.

Cumhurbaşkanları: Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer.

***

Şu denklemi hepsi biliyordu:

Çekiç Güç bir aletti. Irak’ı bölmenin aleti.

Ve de: Irak bölünürse Türkiye de bölünürdü.

Buna rağmen… Çekiç Güç’ü kaldırmaya hiçbiri cesaret edemedi.

Çünkü: Atlantik süreci Türkiye’yi her alanda bağlamıştı.

Sadece “devrimci bir hamle”, Atlantik zincirlerini kırabilirdi.

Türkiye’yi yönetenlerde ise… Devrimci kararlılık yoktu.

***

Evet: Çekiç Güç sonunda kaldırılabildi (21.3.2003).

Ama iş işten geçtikten sonra.

ABD, işgalci olarak Irak’a yerleşince.

Yani, Türkiye’deki Çekiç Güç’e ihtiyacı kalmayınca.

***

Zaman geçer… Arap Baharı dönemi başlar.

Tunus, Mısır, Libya yönetimleri… Hızla değişir.

Sıradaki ülke Suriye’dir.

Maalesef: AKP, Özal’ın hatasını tekrarlar.

Amerikan cephesini seçerler.

Bir hayli yüksektir beklentileri…

Bütün Arap dünyasında İhvan iktidarları kurulacak…

AKP de merkezde olacaktır. Ağabey olarak…

Bir tür Yeni Osmanlı dönemi başlayacaktır yani.

***

Bu hayallerle: Türkiye’nin 911 km’lik Suriye sınırı…

Sınırdaki vilayetler…

İstanbul’daki 5 yıldızlı oteller…

Kızılay’ı, İslamcı yardım kuruluşları….

Hepsi ABD operasyonlarının emrine verilir.

***

Sonuçları birlikte yaşadık.

Evet Suriye zayıf düşer… Fakat yıkılmaz.

Asıl stratejik sonuç ise başka olur.

Suriye’nin kuzeyi boydan boya PKK/PYD’nin eline geçer.

Üç kanton kurulur peş peşe…

***

 

Akdeniz’e “koridor” için iki adım kalmıştır.

Önce: Aynelarap (Kobani) ile Afrin’i birleştirmek…

Sonra: Hatay ya da Lazkiye üzerinden Akdeniz’e inmek.

Böylece: ABD’nin İkinci İsrail projesine hayat verilecektir.

***

AKP iktidarı uyanır geç de olsa…

Yönünü ABD cephesinden bölgeye doğru çevirir.

Rusya ve İran’la yakınlaşma sürecine girer. Dolaylı olarak da Suriye ile.

İlk kazanım: TSK, El Bab’a kadar girer.

“Amerikan Koridoru” kesilmiştir artık.

***

İkinci kazanım Irak’tadır.

Barzani’lerin bağımsızlık referandumunun hemen ardından…

Türkiye ve İran’ın güçlü desteğiyle… Bağdat harekete geçer.

Bölgesel ittifakın kurulması bile yeterlidir.

“Bölgesel Yönetim”in iradesi kırılır.

Savaşmadan teslim olurlar.

Başta Kerkük… Bütün “ihtilaflı bölgeler”de Irak kontrolü sağlar.

***

Anlamı: Bölgede Türkiye’nin rolü belirleyicidir.

Ankara ABD cephesinde yer alıyor: Irak bölünme sürecine giriyor.

Bölgesel ittifaka yöneliyor: Bölücülük teslim oluyor… Bütünleşme başlıyor bu kez.

***

Sırada Suriye var şimdi.

İki “masa” kuruldu: Biri Cenevre’de, diğeri Astana’da.

İlkinin gündemi bölmek.

İkincisinin hedefi Suriye’yi bütünleştirmek.

***

Ankara’nın tercihi artık belli: Bölgesel ittifak.

Amacı: Suriye’nin toprak bütünlüğü.

Çünkü biliyor: Irak ve Suriye bölünürse… Türkiye de bölünür.

***

Ankara bazı konularda kaygılı.

Kaygısı: Etnik bölücülük.

Haklı olarak: Dostlarını da hizada tutmaya… Bölücülüğe karşı tutarlılık sağlamaya çalışıyor.

Bu amaçla: Elini güçlendirmek… “Masa”lara güçlü oturmak istiyor.

***

Bu aşamada: Ankara bir tercih yapacak.

Türkiye’nin elini hangisi daha fazla güçlendirir?

İdlib’e sıkışmış muhalif gruplar mı?

Yoksa: Esad yönetimiyle el sıkışmak mı?

***

Bir başka soru: Türkiye, İdlib’deki gruplar üzerinden ne elde edebilir?

Evet: Muhalifler üzerindeki etkisi bir “koz”dur.

Ama üç şartla:

Bir: Bu grupları ateşkese razı etmek.

İki: Aynı grupları ikna etmek… Suriye sistemine entegre olmaları için.

Üç: Bu süreçte Suriye devletiyle eşgüdüm halinde çalışmak.

***

Paradoksal gözükebilir.

Türkiye’nin “masa”daki en büyük kozu artık Esad’dır.

Çünkü:

Etnik bölücülüğü tasfiye etmede..

Özerklik, federasyon baskılarını boşa çıkarmada…

Sonuçta: Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamada…

Esad’dan daha fazla güveneceğimiz kuvvet yok?

Üstelik, Suriye sahasındaki en meşru güç.

***

Son söz: İki taraf da birbirine mecbur.

AKP ayakta kalmak… Esad, toprak bütünlüğünü korumak için.

 

görsel: haberturk.com

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.