anadoluverumelimedya.com

Savcı Bharara’dan Erdoğan’a: “Suç ortağı değilsen davaya karışma”

ABD’de yaşayan serbest gazeteci Ali Abaday’ın Sputnik’e aktardığına göre, Rıza Sarraf’ın avukatları savcılığın 23 Eylül 2014 tarihinde müvekkillerinin e-postalarının aranması için çıkarılan emir ile ilgili olarak itiraz dilekçesi vermişti.

Reklam alanı

Savunma, dilekçede yer alan 17 aralık fezlekesinin internetten bulunduğu ve doğruluğunun araştırılmasını istemişti. Ayrıca fezleke ile ilgili gazetelerde çıkan haberlere de yer verilmişti. Savcılık ise savunmanın söylediklerinin arama emri alınmasından sonraki tarihlerle alakalı olduğunu belirtti. Savcılık ayrıca Türk politikacıların davanın içine çekilmesinin de doğru olmadığını belirterek, “Bu dava ABD’nin ulusal çıkarları, ulusal güvenliği, banka sahtekarlığı ve para aklamayla ilgili. Bu konuların Türk politikacılar ile ilgisi yok, sadece Sarraf ve suç ortaklarıyla alakalı” dedi. ‘TÜRK HÜKÜMETİ KARIŞAMAZ’ Savcılığın 10 kasım’da mahkemeye gizli kalmak koşuluyla yazdığı ve 15 kasım’da mührü kaldırılan bir yazıda ise Türk Hükümeti’nin davaya müdahalesi tartışıldı. Arama emri için internetten bulunan fezlekeyle ilgili olarak Türkiye Adalet Bakanlığı’nın aynı siteden fezlekeyi inceleyebileceği aktarılırken, 2014 yılında fezlekeyle alakalı hiçbir işlem yapılmamasına karşılık 2016’da ortaya kimi iddiaların atılması eleştirildi. Savcılığın 17 aralık fezlekesini kullanmasının Türkiye Adalet Bakanlığı tarafından eleştirilmesinin anlamı olmadığı, davada nelerin kullanılıp kullanılmayacağına Amerikan yasaları ile mahkemelerinin karar vereceği ifade edildi.

‘HÜKÜMET MÜDAHALE ETMEK İSTİYOR’

Yazıda ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Sarraf davasından söz açtığı, aynı şekilde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da Amerikan Adalet Bakanı Loretta Lynch ile görüşmesinde Sarraf’ın Türkiye’ye iade edilmesini istediği aktarıldı. Hükümetin bu girişimlerinin tek amacının ileriki safhalarda Türk Hükümeti’nin davaya müdahale edebilmesi olduğu belirtildi. ‘DİLEKÇEDE SUÇ ORTAKLARI VAR’ 23 eylül’de [email protected] adresinin incelenmesi için mahkemeye sunulan dilekçede 17 aralık fezlekesinin ve bu bağlamda Sarraf ile suç ortaklarının yazıldığı kaydedildi.

Sarraf’ın avukatları 17 aralık fezlekesinin bir internet sitesinden alındığı için doğru olmayabileceğini, en azından Türkiye Adalet Bakanlığı’na arama emri için verilen dilekçenin bir kopyasının gönderilerek konu hakkında bilgi alınmasını talep etmişti. Mahkemenin daha önceden savcılığın savunmaya vereceği belgeleri 3. şahıslar ile paylaşmamasına yönelik emri nedeniyle Sarraf’ın avukatları en azından bu dilekçedeki mührün kaldırılmasını istiyordu.

Savcılığın mahkemeye sunduğu dilekçede 17 aralık fezlekesinin içerik açısından polis fezlekesine benzediği, yapılan bütün araştırmaların adım adım kaydedildiği, telefon görüşmeleri, ses kayıtları, fotoğraflar ve istihbaratın polis tarafından yapıldığı düşüncesi uyandırdığı belirtildi.

Dilekçede ayrıca savcılığın ve emniyetin davalara yönelik verdikleri özel sayıların da bulunduğu kaydedildi.

Mahkemeye sunulan dilekçede ayrıca İstanbul’da görevli bir FBI ajanının da arama emri için mahkemeye verilmeden önce 17 aralık fezlekesine baktığı ve gerçek olduğunu teyit ettiği açıklandı. FBI ajanının savcılık ile yaptığı görüşmede, fezlekedeki numaraların emniyet ve savcılığın kullandığı kombinasyonlar olduğunu doğruladığı ifade edildi. ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN SÖZÜ DİLEKÇEDE Sarraf’ın 19 Aralık 2013 tarihinde tutuklanmasının ardından gelişen olaylar sonunda hükümetten üç bakanın (Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler) istifa ettiği, bir bakanın da, (Erdoğan Bayraktar) ‘Başbakan’ın (Recep Tayyip Erdoğan) istifa etmesi gerek’ dediği yer aldı. Sarraf’ın tutuklanmasının ardından dünya medyasının olayla ilgili haberler yaptığına da yer veren savcılık, ayrıca Sarraf’ın finansal kayıtlarını yakından bilen birinin bir buçuk yıl boyunca her gün uçakla 1000 kilo altın taşındığını aktardığını belirtti. Tutuklamadan sonra Sarraf’ın verdiği bir röportajda altınların esas sahibi olarak Babek Zencani’yi aktardığı da hatırlatıldı. Zencani’nin verdiği bir röportajda İran Merkez Bankası’nın parası bittiği zaman yetkililerin kendisine geldiğini, petrol paralarını ülkeye getirmesini istediklerini söylediği açıklandı. Zencani’nin İran’da petrol parasını teslim etmediği için idam cezasına çarptırıldığı hatırlatılırken, Sarraf ile Zencani hakkında Today’s Zaman’da çıkan bir yazı da delil olarak sunuldu. Today’s Zaman haberinin delil olarak konulmasıyla ilgili yazılan dipnotta gazeteye hükümetin kayyum atadığı ve sonrasında yazının dijital ortamdan silindiği, bu sebeple diğer haberler gibi internet bağlantısının verilemediği açıklandı.

İngiliz Telegraph gazetesinin 29 Aralık 2013’te çıkan bir haberinde Sarraf’ın bakanlara verdiği rüşvetlerin, Halkbankası Genel Müdürü’nün evinden ise ayakkabı kutularında paralar bulunduğunun yazıldığı aktarıldı.

 

Aynı haberde Erdoğan’ın soruşturmayı yürüten polis ve savcıları, gazetecileri, Amerika ile İsrail’i kendisini devirmek için plan yaptıkları gerekçesiyle suçladığının yer aldığı da belirtildi. 4 BİN POLİS GÖREVDEN ALINDI Yaşanan olayların ardından hükümetin 4 bin polis ve savcıyı ya görevden aldığı ya da görev yerlerini değiştirdiği belirtilirken, fezlekenin sahte olduğuna dair kimsenin bir kanıt ortaya koyamadığı da yazıldı. Savcılık ayrıca başka bir dipnotta da fezlekenin internet sitesinden alınan Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni olduğunu, 2015’te hapse atıldığı, Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda oldukça gerilediğini ifade etti. ‘FEZLEKEDEKİ DELİLLER ÇÜRÜTÜLEMEDİ’ Konuyla ilgili yapılan Meclis soruşturmasında ise taraflar arasındaki ses kayıtlarıyla ilgili olarak, ‘Türk yasalarında ses kayıtları delil kabul edilmez’ denerek delillerin yok sayıldığı aktarıldı. Bugüne kadar yapılan mahkeme ve soruşturmaların hiçbirinde fezlekede yer alan delillerin gerçek olmadığına dair bir delil konamadığı, bu fezlekenin sadece politik söylemler ile kötülendiği belirtildi. Rıza Sarraf’ın avukatlarının da bu konuda yeni bir delil ortaya koyamadıkları belirtilirken, savcılığa karşı verilen dilekçede yer alan haberlerin hepsinin 23 Eylül 2014 sonrasına ait olduğu belirtildi. Savcılık ayrıca Sabah gazetesi ve Anadolu Ajansı ile ilgili olarak da asılsız spekülasyonlar yaptıklarını, Sabah gazetesinin savcılık ve mahkeme için Fethullah Gülen’in adamları imasında bulunduğunu aktardı.

Savunmanın mahkemeye sunduğu New York Times gazetesine ait bir makalede bilerek çıkarılan bir bölüm de savcılık dilekçesinde yer aldı. Savunmanın yer verdiği makalede Cumhurbaşkanı’nın suçlara dahil olduğu ve bu yüzden davaya karıştığı yorumunun da yapıldığı hatırlatıldı.

Savcılık ayrıca kimi makalelerde 17 aralık fezlekesini hazırlayanlar ile ilgili olarak Gülen sempatizanı yazıldığını ancak bu kişilerin kim olduğu, bir grubun mu yoksa bütün Adalet Bakanlığı personelini mi kast ettiğinin belirtilmediğini aktardı. FEZLEKE OLDUKÇA AYRINTILI New York Güney Bölgesi Federal Savcılığı’nın dilekçesinde 17 aralık fezlekesinde Sarraf ile iş ortağı Abdullah Happani arasında yapılan görüşmelere ve verilen rüşvetlerin bulunduğu Excel çizelgelerine yer verildiği ifade edilirken, savcılığın yaptığı e-posta incelemesinde de ikilinin bu konularda sık sık yazıştığı kaydedildi. ARAMA EMRİ HER HALÜKARDA ÇIKARDI Savunmanın 17 aralık fezlekesine bağlı olarak e-postaların aranma emri çıktığı tezine de karşı çıkan savcılık, mahkemenin 17 aralık fezlekesini kabul etmemesi halinde bile kendilerinin Sarraf’ın finansal işleriyle ilgili oldukça fazla sayıda belgeyi taleplerine ekledikleri ve yine bu arama emrini alacakları kaydedildi. MICROSOFT İTİRAZ ETMEDİ Arama emrinin ABD sınırları dışındaki verileri kapsamayacağı iddiasına karşılık olarak da e-posta hesabının bağlı olduğu Microsoft şirketinin verileri ABD’ye de transfer ettiği, arama emri çıkartılırken şirketin bu duruma itiraz hakkının bulunduğu açıklandı. Savcılık Microsoft’un arama emri kararının alınmasına ilişkin olarak hiçbir itirazda bulunmadığını ve verileri ABD’ye transfer ederek incelenmesine izin verdiğini yazdı.

SARRAF’IN GELECEĞİ ÖNCEDEN BİLİNİYORMUŞ

Mahkemeye sunulan dilekçelerde Sarraf’ın Miami’deki havalimanında tutuklanması sırasında orada bulunan FBI ajanı Benjamin Denk, cep telefonlarının araştırılması konusunda uzmanlaşmış savcılık çalışanı Reginald Donaldson ile Gümrük ve Sınır Koruma Şefi Michael E. Kaneris’in ifadelerine de yer verildi. Denk, davanın ilk zamanlarından beri haberi olduğunu ve Sarraf’ın Amerika’ya geleceğini öğrenince tutuklanması için gerekli hazırlıkların yapıldığını anlattı. Kaneris ise Sarraf’ın gelişinden birkaç gün önce kendisine haber verildiğini ve internette yaptığı araştırmalarda Sarraf ile eşi Ebru Gündeş’in Türkiye’de önemli kişiler olduklarını anladığını açıkladı. 2 görevli de Sarraf’ın tutuklanması ile ilgili rutin prosedürlerin yapıldığını, hatta Sarraf’ın 2. sorgulamaya alınana kadar FBI tarafından tutuklanacağını bilmediğini kaydetti. Denk Sarraf’ın üzerinden 100 dolar çıktığını, para dolu çantasının ise Gündeş’e verildiğini kaydetti. TELEFON PARMAK İZİ İLE AÇILIYORMUŞ Dilekçelerde en ilginç bölüm ise Donaldson’un ifadesinde yer aldı. Donaldson iPhone 6’ların şifre ya da parmak izi ile açıldığını anlattıktan sonra Sarraf’ın telefonunun parmak izi ile açıldığını söyledi. Sarraf aylardır mahkemede telefonunun şifresini gümrük memurlarına verdiğini ancak FBI ile paylaşmadığını, bu yüzden telefonundan çıkacak bilgilerin geçerli sayılamayacağını iddia ediyordu. MAHKEME 30 KASIM’DA Davanın hakimi Richard Berman, savunmanın Sarraf’ın e-postaları için arama emri başvurusu sırasında verilen dilekçenin Türkiye Adalet Bakanlığı ile paylaşılması talebini reddederken, cep telefonundan çıkan bilgilerin kullanılıp kullanılamayacağına ise 30 Kasım’da yapılacak davadan sonra karar verilecek.

gundemnews

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.