anadoluverumelimedya.com

Atatürk’teki insan

Agah Oktay Güner / Yeniçağ

Reklam alanı

Mustafa Kemal Atatürk zaferleriyle, devrimleriyle çok yazılmış, anlatılmış ama insani özelliklerine çok değinilmemiştir. Hâlbuki O bir insandır. Yaradan O’na büyük bir ruh vermiştir. Eşsiz kabiliyetleri vardır. Fikirleri, düşünceleri, eylemleri güçlüdür.

İstediği ve hemen her fırsatta ifade ettiği milletin, halkının O’nu olduğu gibi bilmesi “insan Atatürk”ü görmesiydi.

Yemek ziyafetinde İzmir Valisi’ne söylediği; “Perdeleri kapatmayın! İçki içtiğimi herkes görsün! Perdeler kapanırsa  kadın oynattı derler…”  şeklindeki ifadeleri bunun güzel bir örneğidir. Yapılması gereken  gerçekleri saklamak değil, gerçekleri tarafsız ve kasıtsız bir gözle ortaya koymaktır.

Çocukluğu çeşitli psikolojik darbelerle geçmiştir. Kendisinden sonra dünyaya gelen ve Osmanlı geleneğiyle evin bahçesine defnedilen iki küçük kardeşinin çok küçük yaşta ölümleri O’nu çok üzmüştür. Selanik’i seller altına alan yağmurlardan sonra Ali Rıza Beğ’in bahçesini de sular işgal eder. Gece aile uyanır. Ne görsünler; iki yavrularının kefenli cesedi suların üstünde yüzüyor.

Mustafa Kemal’in çocuk sevgisi, küçük Ülkü’ye olan zaafı, okuttuğu fakir ve kimsesiz çocuklar, hep o onarılmaz; kardeş kaybı yarasının, şuur altındaki elem dolu hatırasının kabuk bağlayan ifadesidir.

Her zaman özenliydi

Çocukluğunun ikinci büyük elemi, Balkan komitacılarının babası Ali Rıza Beğ’in kereste deposunu ateşe vermesidir. Kereste deposundan yakındaki ormana sıçrayan ateşler ne yazık ki ormanı da yakar, kül eder.

Babasının ölümü tam bir darbedir. Annesinin mirastan hemen hiç denecek kadar pay alması ölümün acısını birkaç kere katlamıştır.

Çocuk, genç, olgun yaştaki Mustafa Kemal’in çekirdeği aynıdır. Kişiliğinin çelik çizgileri çocukluğunda belirmeye başlamış, genç yaşlarda teşekkül etmiştir.

Bunun en canlı delili fotoğraflarıdır. Ömrünün hiçbir devrinde, derbeder, özensiz, dikkatsiz bir fotoğrafı yoktur.

M. Hayri Egeli; “Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar” adlı eserinde şöyle ifade ediyor:

Atatürk, kendisinin insanüstü varlık olduğunu söylemelerini hiç hoş karşılamazdı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conker’in sert şakalarını büyük bir neş’e ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı.           Çocukluğunda ilk ağırlıklı kararı, annesinin bütün ısrarına rağmen okul tercihinde olmuştur. Askeri okulu seçmesi, direnmesi çok önemli bir karakter özelliğidir.

Mustafa Kemal’in “Hürriyet ve İstiklal Aşkı” dediği bu duygu O’nun ömrünün her aşamasında takip ettiği şaşmaz çizgidir.

“Kadın saygıya layık bir varlıktır”. Kurtuluş Savaşı’nın yiğit, fedakâr kadınları Atatürk‘ün  -Kadın Hakları- mücadelesinin bayrağı olmuştur.

Mustafa Kemal daima Türk kimliğini aramış, millî kimlik sancısı hiç dinmemiştir.

1924 senesi yazında, Samsun’da çaylı bir toplantıda Atatürk konuşmasının sonunda umumi terbiye konusuna da temas ederek;            “…Bundan sonra dikkat edilecek hususlar arasında en önemli, en esaslı nokta terbiye meselesidir. Terbiyedir ki, bir milleti hür, müstakil, şanlı ve yüksek bir topluluk halinde yaşatır yahut bir milleti kölelik ve sefilliğe sürükler. Terbiye, güdülen hedef ve gayelere göre çeşitlenir. Mesela dini terbiye, millî terbiye, milletlerarası terbiye. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin, yeni nesle vereceği terbiyenin, millî terbiye olduğunu, kesin olarak ifade edeceğim. Yeryüzünde üç yüz milyonu aşan Müslüman vardır; bunlar ana, baba ve hocalardan terbiye ve ahlak dersi almaktadırlar. Fakat esefle görülen nokta şudur ki, bu yüz milyonlarca insan şunun veya bunun esaret ve zillet zincirleri altındadır. Aldıkları manevi terbiye onlara bu esirlik zincirlerini kırabilecek insanlık meziyetini verememiştir, veremiyor, çünkü terbiyenin hedefleri millî değildir.

Mağlubiyet tanımadı

Türk’ün değerini, büyüklüğünü çocuk yaşta idrak etmiştir. Kendisi şöyle diyor; “Şair M. Emin Yurdakul’u ilk defa Manastır Lisesi’ndeyken okudum. ‘Ben bir Türküm dinim cinsim uludur, sinem özüm ateş ile doludur’ mısraı ile başlayan manzumesi bana millî benliğimin gururunu tattıran ilk ifadeler olmuştur.”

                Atatürk, çok canlı, çok hareketli, yerinde duramayan yapıda, çok ciddi bakışlı, kararlı ve müthiş itimat veren davranışlar içinde bir insandı. En çok sevdiği kuru fasulye ve pilavdı. Ayrıca peynirli omlet, etli bamya yemeklerini sever, meyvelerden de kavunu tercih ederdi. Uykusu fevkalade hafifti. Bütün harplerde, yatağına ceketini çıkarıp elbisesi ile uzanırdı.(1)

                “Atatürk’teki İnsan” sabırla ve çalışmayla, milletinin büyük hedeflere ulaşacağına inanan insandır. O yüce ve eşsiz iradeli, sabırlı, mağlubiyet tanımayan insana dikkat edip, O’nun şahsiyetini idrak edebildiğimiz, anlayabildiğimiz ölçüde yarınlar bizim olacaktır.

(1) A.O.GÜNER’in yakında yayınlanacak “Atatürk’teki İnsan” kitabından.

 

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.