anadoluverumelimedya.com

Yandaş medya da İngiliz gazetecinin rezil olduğunu yazdı ama işin aslı ne

Türker Ertürk / Odatv

Reklam alanı

Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’in programını takip etmek için Türkiye’ye gelen BBC muhabiri Laura Kuenssberg’in Beştepe’deki Saray’la ilgili olarak attığı tweetler, bir anda medyanın gündemine oturdu. BBC’nin muhabiri Saray’daki abartılı ihtişamdan etkilenmiş olacak ki; “Erdoğan’ın Sarayı’nda bir sürü altın” ve “Dünya Lideri’nin altından asansörleri” mesajlarını atmış.

Saray’ın en yetkili ağızlarından yanıtlar gecikmeden geldi. Özetle; gazetecinin gördüklerinin altın olmadığını söylemeye çalışıyorlardı. Yandaş medya da İngiliz gazetecinin rezil olduğunu yazdı.

TAHTIREVANLA GİDER

Peki, gerçek böyle miydi? Gazeteci, gerçekten altın varakları altın mı sanmıştı? Tabii ki, hayır! BBC muhabiri Laura Kuenssber; esasında görgüsüzlüğe, görmemişliğe, arkası boş abartılı gösterişe ve şatafat düşkünlüğüne dikkat çekmişti. İngilizlerin “Champagnetaste on beerbudget” olarak söylenen, bizdeki tam karşılığı ile “Ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider s…maya”atasözüne denk gelecek, belki biraz da ağır kaçan eleştiriler yapmıştı gazeteci Saray’da gördüklerinin üzerine.

Bu atasözleri; içinde bulunduğu duruma bakmadan gösteriş yapmaya kalkanların gülünçlüğünü anlatmak için kullanılır. Buna dikkati çeken, sadece İngiliz gazeteci değildi. Ülkemizde de aklı başında herkes, Beştepe’deki Saray’ın yapılmasına karşıydı. Gösterilmeyen, saklanan ve sonradan ilave edilen kalemlerle ve o günkü döviz kurları ile neredeyse 1milyar dolara yapılmıştı. Kafasında tüy bitmemiş yetimin hakkından çalınarak!

HALKTAN KAÇIRILAN RAKAMLAR

İktidara geldiğinden beri; 14 yıldır devamlı cari açık ve bütçe açığı veren, ürettiğinden fazla tüketen, ekonomisi daralan ve iflas noktasına gelen, kamu iç ve dış borç stoğu yaklaşık 750 milyar TL olan, ülkenin dış borcunu 2002’den bugüne kadar yaklaşık 300 milyar dolar arttırarak 430 milyar dolara çıkaran bir iktidarihtişamı ve debdebesi dillere destan saray yaparsa; emin olun, yapılan bu eleştiriler az bile kalır. Anlatmaya çalıştığımız ama faşizan baskı nedeniyle halkın gözünden kaçırılan bu rakamları, yabancılar bizden daha iyi biliyor.

50 STERLİNİ AŞAMAZ

Ülkemizde arsızlık, hırsızlık ve yaygın yolsuzluk, geçmişte hiçbir dönemde bu kadar ayyuka çıkmamıştı. Hiç unutmuyorum; 2000-2003 tarihleri arasında Londra’da, Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşesi olarak ülkemi temsil ederken, 2003 yılı için Naval Attaches Association (Deniz Ataşeleri Birliği) Sekreteri görevine seçilmiştim. İcra ettiğimiz faaliyetlerde bize her türlü desteği veren zamanın İngiltere Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael Boyce’a, emekli olurken Deniz Ataşeleri Birliği olarak armağan vermek istedik. Karşımıza, verilecek hediyenin 50 Sterlini aşmaması sınırı çıktı. Hatta; bunu fatura ile ispat etmek zorundaydık.

Peki, bizim ülkemizde durum ne? Bakanlar alenen rüşvet alıyor, tık yok! Bir bakana 700 bin Lira değerinde saat hediye ediliyor, hala yargılanmıyor. Niçin yargılanmıyor ve korunuyor? Çünkü; ucu en tepelere kadar çıkacak!

EVET, KORKUYORUZ!

Şimdi hiç utanma duygusu olmadan birde başkanlık isteniyor. Hangi yüzle! Ekonomiyi iflas ettiren, har vurup harman savuran, terörü azdıran, şehirlere indiren ve çeşitlendiren, darbecilere destek veren, “aldatıldık, kandırıldık” diyen ve ülkemizi bölünmenin eşiğine getiren biri, daha fazla yetki istiyor!

Bakan Müezzinoğlu, anayasa değişikliği teklifine hayır diyenlere “korkak” demiş. Evet, diktatörlükten, faşizmden ve tek adam rejiminden korkuyoruz! Bakan bilmeli ki; bu korkular çağdaş dünyanın, toplumların ve insanların korkusudur. Bakan aynı zamanda anlamalı ki; anayasa değişiklik teklifleri rejim değişikliğine yönelik olup, demokrasi prensipleri ile bağdaşmamaktadır ve iliklerine kadar otoriterdir.

BENİM OYUM; “HAYIR”

Benim oyum “Hayır” olacak. Niçin “Hayır” dediğimin arkasını dolduracak binlerce gerekçe sayabilirim. “Evet” için söylenebilecek, ama ahlaki ve demokratik olabilecek tek bir gerekçe bile yok!

Çağdaş ve Kemalist tarafta saf tutmuş gibi gözüken, uzun dönemde devamlı zikzaklar çizen ve siyasi güce ulaşmak için gizil stratejiler peşinde koşan birileri; “Diktatör tehdidi mi var yoksa terör tehdidi mi var?” diye soruyor ve konuyu saptırarak diktatörlükten yana tavır alıyor.

BEN BİLİRİM, PEŞİMDEN GELİN!

Biz farklı düşünüyoruz! Evet, bugün ülkemiz için birincil tehdit diktatörlüğe doğru gidiştir. Zaten bu gidiş terörü azdırmış, ekonomimizi berbat etmiş, turizmi bitirmiş, toplumumuzu ayrıştırmış ve kamplaştırmış, tüm komşularımızla ilişkilerimizi bozmuş ve terörü şehirlere indirmiş ve yaygınlaştırmıştır.

Ülkemizin, her konuda aldatıldığı ve yanıldığı halde; “Ben bilirim, benim peşimden gelin” yaklaşımı içinde olan tek adamlara değil, ortak aklı esas alan, tüm toplum kesimlerini kucaklayan, TBMM’yi merkeze alan demokratik bir yönetime ve liderliğe ihtiyacı vardır.

 

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.