anadoluverumelimedya.com

‘Cumhurbaşkanına hakaret suçu’ iptal edilsin başvurusu hakkında karar

Anayasa Mahkemesi, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesinin iptal istemini oy birliğiyle reddetti. Ret kararının gerekçesi Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi, baktığı bir davada uygulanan “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 299. maddesinin Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi bularak, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu.

Reklam alanı

Anayasa Mahkemesine aynı yönde bir başvuru da İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesince yapılmıştı. İki başvuruyu birleştirerek karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, iptal istemlerini reddetti.

Yüksek Mahkemenin ret gerekçesinde, suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında ceza miktarlarının kıyaslamasının değil, o suçun toplumda yarattığı infial ve etkinin, kişiler üzerinde oluşturduğu tehlikenin, zarar görenin kişiliği ile ona verilen zararın azlığının veya çokluğunun, işlenme oranındaki azalma veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerektiği belirtildi. Düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında Anayasanın ‘ölçülülük ilkesi’ gereğince makul dengenin bulunmasının zorunlu olduğunun ifade edildiği gerekçede, kanun önünde eşitliğin, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmeyeceği, durumlarındaki özelliklerin, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebileceği, aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların farklı kurallara bağlı tutulması durumunda Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesinin zedelenmeyeceği kaydedildi.

“DEVLETİN SAYGINLIĞI DA KORUNMAK İSTENMEKTEDİR”

Cumhurbaşkanının devletin başı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil ettiği, Cumhurbaşkanına karşı gerçekleştirilen hakaret suçunun sadece kendi kişiliğine karşı değil, temsil ettiği değer ve fonksiyonları da ihlal etmiş olacağının kabul edildiğine dikkat çekilen gerekçede, kanun koyucunun, onun kişiliğine yöneltilen eylemin aynı zamanda devlete karşı gerçekleştirilen suçlardan saydığı, Cumhurbaşkanının kişiliğine karşı işlenmiş olsa da bu suçu kamu görevlilerine hakaret suçundan ayırarak ayrı bir suç olarak düzenlediği vurgulandı.

Düzenleme ile devletin başı olan ve devleti temsil eden Cumhurbaşkanının şahsında devletin saygınlığına yönelik saldırının önlenmesi ve cezalandırılmasının amaçlandığının kaydedildiği gerekçede, suç oluşturan eylemin, verilecek cezanın alt ve üst sınırın, cezada artırım yapılacak halin, uygulanacak artırım oranının düzenlemede açıkça yer aldığı belirtildi.

Düzenlemede, öngörülen suçun alenen işlenmesi halinde belirlenen cezanın artırım oranının suçun işlenmesinin önlenmesi açısından etkili ve ölçülü olduğunun ifade edildiği gerekçede,

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun TCK sistematiğinde ayrı kısım ve bölümde düzenlendiğinin, “Şerefe Karşı Suçlar” bölümünde yer alan hakaret suçundan farklı bir nitelik arz ettiğinin altı çizilen gerekçede, “Korunan hukuki yarar açısından genel olarak hakaret ve kamu görevlisine karşı hakaret suçlarından farklı olarak Cumhurbaşkanına hakaret suçunda, Cumhurbaşkanının kişiliği yanında Devletin saygınlığı da korunmak istenmektedir” denildi.

HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRILIK BULUNMAMAKTA

Düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olmasının doğal karşılanması gerektiği, kamu gücünü kullanan kişilere yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırlarının diğer kişilere yönelik eleştiri sınırlarına göre daha geniş olduğunun bilindiği belirtilen gerekçede, “Ancak, kamu görevlilerine yönelik de olsa eleştirilerin kişilerin şeref ve itibarını zedeleyecek şekilde hakaret boyutuna ulaşmaması gerekir. Kamu görevini yerine getiren kişilerin diğer kişilere göre daha hoşgörülü olmak zorunda olmaları, onların şöhret veya haklarının korunmayacağı anlamına gelmez. İfade özgürlüğü, kişilere hakaret etme hakkı vermez, zira hakaret eyleminde başkalarının şöhret veya itibarlarına saldırı söz konusudur. Böyle bir durum da hiçbir hukuk düzeni tarafından korunmaz” denildi.

“KAMU DÜZENİNİN KORUNMASINI SAĞLAMAK AMACIYLA…”

Düzenlemenin ifade özgülüğüne yönelik bir sınırlama getirdiğinin ifade edildiği gerekçede, bu sınırlamanın da başkasının şöhret veya haklarının korunması ile kamu düzeninin korunmasını sağlamak amacıyla getirildiği, demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken tedbirlerin kapsamında olduğu vurgulandı. Gerekçede, “İtiraz konusu kural, kişilerin başkalarının şöhret veya haklarına zarar vermemek suretiyle düşünce ve kanaatlerini açıklamalarına engel oluşturmamaktadır. Dolayısıyla kuralla getirilen sınırlamanın, Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün amacına uygun bir şekilde kullanılmasını son derece zorlaştıran veya onu kullanılamaz duruma düşüren kayıtlara bağlanmadığı ve hakkın özüne dokunulmadığı açıktır. Düzenleme ile Cumhurbaşkanının devleti temsil etmesi ve konunun önemine göre yargılama yapılmasında kamu yararı bulunmayabileceği hususları gözetilerek, söz konusu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlı tutulmuştur. Adalet Bakanına tanınan bu yetki, yargısal değerlendirmeden ziyade devlet ve toplum yararı açısından bir takdir yetkisinin kullanılması kapsamında olup bu suçu işlediği iddia edilenler açısından da bir güvencedir. Bu nedenle, kuralda hukuk devleti ilkesine aykırılık bulunmamaktadır” denildi.

Odatv.com

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.