anadoluverumelimedya.com

İngiltere Referandumunun Türkiye’ye Olası Etkisi

Onur Öymen

Reklam alanı

24.6.16-22

İngiltere halkı dün yapılan referandumda Avrupa Birliğinden ayrılmaya karar verdi. Üyelikte kalmayı savunan Başbakan Cameron, halkın tercihinin açıklanmasından sonra, demokratik geleneklere uygun olarak, Ekim ayında istifa edip parti liderliğini ve Başbakanlığı yeni bir lidere bırakacağını açıkladı.

Artık Avrupa’da hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. AB bütün Avrupa’yı temsil ettiği iddiasından vaz geçmek zorunda kalacak. Belki Avrupa’da yeni çekim merkezleri oluşacak. Seçenekler artacak. İngiltere’nin Amerika ve Asya pazarlarına yönelmesi Türkiye gibi başka ülkelere de yeni olanaklar yaratacak. Hatta belki dünyadaki ekonomik ve siyasi dengeler yeniden oluşacak.

İngiltere’de de önemli değişiklikler bekleniyor. Referandum’da AB’de kalmaktan yana oy kullanan İskoçya ve Kuzey İrlanda’da bağımsızlık eğilimlerinin güçlenmesi ve yapılacak yeni referandumlarla Birleşik Krallığın küçük devletlere bölünmesi olasılığı az değil.

İngiltere’nin bu kararında, AB’yla mali ilişkilerde yılda 7 milyar avroluk zarara uğraması, AB ülkeleriyle ticaretinde giderek artan açık vermesi (İngiltere 78 milyar avro açık verirken. Almanya 44 milyar, avro fazalık veriyor) Avrupa Birliği’nin göç ve serbest dolaşım politikasının İngiltere’deki sosyal dengeleri bozacağı kaygısı ve AB’nin izlediği hükmedici yaklaşımın İngiltere’nin bağımsız karar alma olanaklarını giderek daraltması gibi unsurların etkili olduğu görülüyor. O kadar ki, 23 Haziran’ı İngiltere’nin bağımsızlık günü olarak ilan etmeyi önerenler bile var.

Referandum kampanyasında Türkiye’nin üyeliği ve bu vesileyle Türk vatandaşlarının serbest dolaşım hakkından yararlandırılacak olması, kısa vade de vizesiz seyahat hakkının tanınmasının öngörülmesi bir güvenlik riski olarak dile getirildi. Bu kaygıları yatıştırmak için Başbakan Cameron’un Türkiye’nin 3000 yılına kadar üye olamayacağını söylemesi ve gerekirse üyeliğimizin veto edilebileceğine değinmesi Türkiye’de haklı tepki yarattı.

Şimdi, AB’nin Lizbon Antlaşmasının 50. maddesine göre üyelikten ayrılma müzakerekerinin başlaması gerekiyor. 2 yıl süreceği düşünülen bu müzakereler sonucunda AB-İngiltere ilişkileri yeni esaslara bağlanacak.

Referandum sonucunun İngiltere’de, AB’de de önemli etkileri olacak. Avrupa Birliği Konseyinde oy oranları değişecek. Avrupa Parlamentosunda yeni güç dengeleri oluşacak.

En büyük üç ülkesinden birinin ayrılması orta vadede AB’de ciddi sorunlar yaratacak. Daha şimdiden Fransa ve Hollanda’daki aşırı sağcı partiler kendi ülkelerinde de AB’den ayrılmayı amaçlayan referandumlar yapılmasını önerdiler.

Türkiye bu gelişmelerin ışığında haklarımızı ve çıkarlarımızı en iyi biçimde nasıl koruyabileceğimizi araştıran serinkanlı bir değerlendirme yapmak zorunda.

Örneğin İngiltere yıllardan beri Türkiye’nin AB üyeliğine kabulünün Kıbrıs’ta köklü tavizler vermemiz koşuluna bağlanmasına öncülük ediyordu. Bu konuda diğer AB üyelerini de peşinden sürükleyen İngiltere, AB Konseyinde Türkiye’nin 8 müzakere başlığının askıya alınmasına ve KTTC’ye ambargolar uygulanmasına öncülük etmişti. İngiltere artık AB kozunu eskisi gibi kullanamayacak. Özellikle Türkiye’ye yakın gelecekte hiçbir koşulda üyelik verilmeyeceğini kampanya sırasında ilan ettikten sonra bu kozu elinden kaçırdı. O nedenle şimdi Kıbrıs konusunda boş vaatlere kanmadan haklarımızı ve çıkarlarımızı daha güçlü biçimde savunmalı, karşılıksız tavizler vermekten kaçınmalıyız.

İngiltere AB ile Amerika arasında yürütülmekte olan serbest ticaret antlaşması görüşmelerinin de dışında kalacak ve ayrı bir anlaşma müzakere etmek zorunda kalacak. Türkiye de bu fırsattan yararlanabilir.

Askeri açıdan AB’nin en güçlü ülkesi olan İngiltere’nin üyelikten ayrılması AB’nin askeri kanadının gücüne büyük darbe vuracaktır. Bu boşluğu doldurabilecek tek Avrupa ülkesi Türkiye’dir.

İşte bu ve benzeri konularda Türkiye ortaya çıkan yeni olanakları ve fırsatları ayrıntılı olarak değerlendirmeli ve fevri çıkışlar yapmadan, doğru zamanda doğru adımlar atarak şimdiye kadar AB’yle ilişkilerde aleyhimize gelişen koşulları lehimize çevirmenin yollarını aramalıdır. Tabii bunun için, çeşitli vesilelerle ülkemizi engellemeye çalışanlara insan hakları, basın özgürlüğü gibi alanlarda kullanabilecekleri kozlar vermemeye ve geleceğini Orta Doğu’nun din eksenli yapılanmalarında arayan bir ülke görüntüsü yaratmamaya özen göstermeliyiz.

Unutmamalıyız ki, Türkiye şu veya bu Batı örgütü içinde yer alırsa cağdaş olmayacak, her alanda çağdaş bir ülke olunca uluslararası alanda hak ettiği yeri alacaktır.

Onur Öymen Resmi Sayfası

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.