anadoluverumelimedya.com

Orhan Koloğlu Yazdı : Demokrasi İstiyorsak!

DEMOKRASİ  İSTİYORSAK!

Reklam alanı

Demokrasi’nin işleyebilmesi için Basın Özgürlüğü’nün şart olduğunu kabul edelim. Osmanlı “Devlet-i Ebed Müddet” diye nitelenirken karşısındaki Avrupa’nın bunu basın özgürlüğünü 400 yıla yakın bir sürede gerçekleştirerek sağladığını anımsatmak  gerekli. Kavramın  yerleştiricisi Kanuni Süleyman toplumdaki anlayışı dizelere şöyle yansıtmıştı:

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”

Devlet kavramıyla kimin belirtildiğini de sonuncudan iki evvelki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid anılarında (1917) şöyle belirtmiştir:

“Padişah tarih ve Allah huzurunda hesap verir. Ben ne şahıs olarak ne de makam olarak sorumluyum.”

Osmanlı Devletinin önünde tüm Avrupa’nın selam durduğu bir ortamda devlete dayalı bütünlük ve yönlendirişin kural halinde sunulması son derece doğaldı. Her sorun en üstten oluşturulan fikirlerle çözümlenecekti. Halkın buna uyması gerekliydi. Gerçi kahvehanelerin yaygınlaşmasıyla buralarda ümera ve ulema dışında da “devlet sohbeti” yapılması başlamışsa da genelde “güftü gûya = dedikodu” sebep oldukları için kapatılmışlardır.

Ondan 400 yıl sonra, başkenti bile işgal edilmiş, son nefesini vermek üzere olduğu ilan edilen devleti kurtarmak için gerçekten çok başarılı önlemler getirip yeni bir neslin yetişmesine hizmet eden Padişahın da  o günkü sözleri haksız bulunamaz.

Yüzyıllarca Haçlı Seferlerinin sefilliğinden, 1450’lerden itibaren kitap ve gazete  üretimini başlatarak kurtulmaya başlayan Avrupa başarıya ancak 400 yıla yakın bir sürede erişmişti. Demokrasiyi yerleştirip her insana özgürlük ve düşünce hakkı tanımakla iki yüz yıldır da dünyayı tam yönlendiriyor.   Yine de 20. Yüzyılda bile Faşist – Komünist dönemleri yaşandığı unutulamaz.

BASIN  ÖZGÜRLÜĞÜ  ZORUNLU

Bizde bireye düşünce ve ifade özgürlüğü yolunda ilk etkili adım 1826’da Vakai Hayriyye ile karşıtların kafaları tümüyle kesilince başlamıştır. Hemen arkasından 1828-1831 yıllarında, o Avrupa uygulaması gündeme gelir. Ama gazete salt devlet görevlilerine sunulan bir yayındı. Ayrılıkçı  Vekayi-i Mısriye ve karşıtı Takvimi Vekayi isimli iki Türkçe gazete saltanat hatta hilafet sorununu bile gündeme getirmişlerdi. Sonra ikisi de susarlar… Topluma yönelik bir Basın Özgürlüğü değil, en üst düzey iktidara yönelik çekişme vardı. Halka emirlere uyarak asker olup savaşmaktan başka şey düşmüyordu.

Avrupalılar ve sömürgecilerden destek gören ayrılıkçı cemaatler ise hızla bu yola dalarlar. 1850’de İstanbul ve İzmir’de sadece iki Türkçe gazete varken aynı dönemde Türkçe dışı 16 yayının (Fransızca, Rumca, Ermenice, Bulgarca, İtalyanca, Yahudice…) bulunması Devleti Ebed Müddet’in sürüklenmekte olduğunu gösteriyordu. Devlet ise hâlâ taahhütname imzalatmakla çözüm getireceğini sanıyordu.

“Osmanlı Devleti’ni, diğer devletlerle ilişkilerini, memurlarının çalışmalarını eleştirmemek; başyazıları önceden Basın Bürosuna bildirip onaylattırmak; Basın Bürosu’nun onaylamadığı haberleri yayınlamamak; Avrupa gazetelerinde çıkan yazıları düzeltmek amacıyla Basın Bürosunca verilecek yazıları aynen yayınlamak.”

Sadece devleti değil, Osmanlı’nın kökenini de oluşturan Türk kesiminin tarihten tam silinme tehlikesini dünya çapında bir başarıyla atlattıran Atatürk toplumumuza 1931 Serbest Fırka girişimiyle bu konuda bir deneyim yaptırır. En alt tabakasına kadar  bilinçlenmemiş toplumun bir anda yerine oturtması mümkün değildi.

Yüz milyon insanın ölümü ve sefaletine yol açan İkinci Dünya Savaşı sonunda sadece Demokrat ve Bolşevik rejimler ayakta kalınca Cumhuriyet’in demokrasiyi tercih etmesi büyük takdirle karşılanacak bir karardı (1945). Ancak başkalarının yüzyıllar süren bir süreç sonunda gerçekleştirebildiği Demokrasi’ye dayalı “Basın Özgürlüğü’nün iki-üç nesilde kökleşmesi mümkün değildi… Avrupa örneğini  anımsayın… Demokrasi varsa…

Orhan Koloğlu

Anadolu ve Rumeli Medya

 

About armadmin 9321 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.